Sesin Kulağa Aktarımı
Dünyadaki her bireyin kendine ait bir ses tonu vardır. Ses tellerini titreştirip havaya karışmasıyla oluşan sesin en temel özelliği, her insanda farklı olmasıdır. Benzeş sesler de muhakkak vardır. Benzeş seslerin birbirinden ayrılmasının sebebi ise; lehçe, ağız, şive ayrımlarının yanı sıra kullanılan dildeki kelime vurgularının farklı olmasıdır. Her dil içinde kullanılan kelime farklılıkları bulunurken, aynı dil içinde de tonlama ve vurgu farkları bulunur. Bunun sebebi olarak da; insanların bulunduğu çevre ve ortamdan kaynaklı söyleniş biçimlerinin etkisiyle olduğu söylenebilir. Buradan çıkarımla temel olarak; ses öznel bir kavramdır. Bununla birlikte; seslendirmede ise; öznel olan ses tonunu, dilin gerektirdiği şekliyle, dinleyicinin doğru şekilde anlayabilmesi için gerekli tonlamaları ve vurguları yaparak, dilin en samimi halini karşı tarafa geçirmek, esas prensiptir.
İlk olarak; benzeş seslerin birbirinden ayrılmasının pek çok sebebi vardır. Bunların başlıca nedeni; dil, haliyle; dilde kullanılan kelimelerin söyleniş biçimindeki farklılıklardır. Her dilin kendine ait bir kullanım özelliği bulunmaktadır. Bu farklılığı tek dile indirip baktığımızda da görebiliriz. Asıl farklılık, kullanılan dilin kurallarından kaynaklanmakla birlikte, kelimelerin telaffuzu buna en önemli etken olmasıdır.
İki benzeş sesin, iki ayrı dilde kullanımıyla ortaya çıkan farklılık, aynı dili kullanan benzeş seslerde de ortaya çıkar. Bunun sebebiyse; ait olunan dilin ağız, şive farklılığıdır. Yöresel bazda kullanılan söyleniş biçimlerine, seslendirme alanında -animasyon, dizi seslendirme, yani gerekli olmadığı müddetçe gerek duyulmamaktadır. Ülkede, dil biçiminin hakim olduğu bir stil vardır, o ülkede, dil bilimcileri tarafından kabul edilen dil biçimi, seslendirme alanında kullanılır.
Dil bilimcileri tarafından kabul edilen şeklin kullanımı esnasında da; sokak dili, iş kollarındaki terimsel kullanım çeşitleri, jargonlar da bu değişikliğin içine girer. Bu farklılıklardan da sıyrılarak, en anlaşılır biçimde, sesi kulaklara aktarmak gerekir. Gerek olmadıkça; izleyici/dinleyicinin kulağına doğru seslerle ulaşılması gerekir. Seslendirme alanının, teknik anlamda en dikkat edilmesi gereken birincil prensibi budur.
Her sesin farklı olduğunu, ancak içinde bulunan alanın, dile olan etksini yadsımadan, sesi en iyi şekilde kullanarak, kulaklara aktarımını gerçekleştirmek gerekir. İzleyici/dinleyicinin, seslendirmenin sesini duyduğu anda – merak, – korku, – heyecan vb. duyguları anında hissedip, dikkatini çekerek, seslendirmeni dinlemesini sağlayabilmek, seslendirme işinin (mikrofon önü oyunculuğun), sesin doğru iletimi konusundaki en temel kuralı ve ulaşılması gereken hedefidir. Bu anlamda doğru bilmenin yanısıra, bilinenle dışarıya çıkan sesteki farklılıklar, seslendirme yönetmeni tarafından giderilebilmeli, bunun için de seslendirme yönetmenlerine duyulan ihtiyacı tekrar göz önüne çıkarmaktadır. Kullanılmak istenen ses biçimiyle, ağızdan çıkan sesin farklı ton, vurgu, şiveyle birleşerek yanlış çıkmaması gerekir. Bu ayrımı gelecek yazılarımızda daha ayrıntılı işleyeceğiz. Bugünkü yazımızda, doğru sesin, doğru şekilde kulaklara nasıl aktarılacağını genel perspektiften görmek ve yanlış seslendirmenin ne gibi etkenlerle olduğunu aktarmaktı. Diğer yazılarımızda görüşmek üzere…
Yazan : Fatih Mercimek